Araştırma sorularının yanıtlanmasında kültürel önyargı, küresel çalışmaların geçerliliğini ve güvenilirliğini etkileyen önemli bir olgudur.

Amerika Birleşik Devletleri‘nde katılımcılar, derecelendirme ölçeklerinde genellikle en yüksek veya en düşük seçenekleri seçerek aşırı bir yanıt tarzı sergileme eğilimindedir. Bu eğilim, diğer bölgelere kıyasla daha kutuplaşmış sonuçlara yol açabilir.

Avrupa ülkeleri farklı tepki kalıpları göstermektedir. Batı ve Kuzey Avrupa ülkeleri, özellikle de Protestan ülkeler, genellikle kendini ifade etme değerlerini ve seküler-rasyonel tutumları tercih etmektedir. Buna karşılık, Güney Avrupa ülkeleri daha geleneksel değer yönelimleri gösterebilir.

Orta Doğu, karmaşık sosyo-kültürel yapısı nedeniyle benzersiz bir zorluk teşkil etmektedir. Bu bölgedeki katılımcılar, özellikle din veya siyasetle ilgili hassas konularda, sosyal olarak arzu edilen cevapları vermeye daha meyilli olabilirler. Bu da gerçek tutum ve davranışları tam olarak yansıtmayan verilerle sonuçlanabilir.

Çin‘de uyumu vurgulayan ve çatışmadan kaçınan kültürel normlar, katılımcıların gerçek inançlarından bağımsız olarak ifadelere katılma eğiliminde oldukları bir kabullenme yanlılığına yol açabilir.

Hintli katılımcılar, özellikle katılıyorum-katılmıyorum ifadeleri sunulduğunda, genellikle güçlü bir kabullenme önyargısı sergilemektedir. Bu da yapay olarak şişirilmiş olumlu yanıtlara yol açabilir.

Kolektivist kültürlerden etkilenen Güneydoğu Asya ülkeleri, ölçeklerde aşırı seçeneklerden kaçınarak orta düzeyde yanıtlar verme eğilimi gösterebilir.